Wednesday, November 6, 2013

Myndos-Koyunbaba Taş Ocağı


Myndos Taş Ocağı



Bodrum’daki evimiz Gümüşlük’te, Koyunbaba koyundaki  Gümüşkaya Sitesi’nde denize yukarıdan bakan bir yerde. Burası Gümüşlük’e 4 km, Yalıkavak’a 5 km mesafede. Dayım Rafet Varlık site inşa edilirken kooperatifin yönetimindeydi ve istihkamcı, yani mühendis olduğu için, inşaatla büyük ölçüde o uğraştı. Aradan yirmi yıl geçmesine rağmen, bugün hala, 630 konutun hangisinin hangi sokakta, kaçıncı sırada olduğunu, temel sırasında ne güçlükler çektiklerini hatırlar. Anlattığına göre, inşaat çalışmaları çok sorunlu olmuş, çünkü nereye kazma vurdularsa ya koca bir kaya, ya da Myndos uygarlığından kalma antik bir taş çıkarmış. 

Gümüşkaya Sitesi'nin girişindeki Myndos sütunu
Bugün Gümüşkaya Sitesi’nin merkezinde o kazılardan çıkarılan bir taş sütun bulunur. Sütun, içerdiği madenlerden olsa gerek, gümüş gibi parladığı için de sitenin ismini Gümüşkaya koymuşlar. Zaten Gümüşlük’e adını veren şey de, bölgede zengin gümüş madenleri olmasıymış.

Sitenin Koyunbaba koyuna inen yokuşun arkasında, denize 100 metre kadar mesafede futbol sahası büyüklüğünde kayalık bir alan vardır. Burası Bodrum’un meşhur antik taş ocağıdır. Toprak bir zeminin sonunda 30-40 metreye kadar ve dimdik yükselen kayalık bir alan burası. Eldeki bilgilere göre buradan çıkarılan taşlar, Myndos döneminde birçok yapıda kullanılmış. Boşaltılan kaya hacmi dikkate alındığında, taş ocağının uzun yıllar işletildiği düşünülüyor.

Bölgenin bugün Koyunbaba olarak bilinmesi 13. yüzyılda burada çobanlık yapan bir ermişin hikayesine dayandırılıyor. Sürekli koyun otlattığı için Koyunbaba diye tanınan çoban bir gün oğlunu denize, balığa göndermiş. Günlerce, haftalarca koyun önünde oğlunu beklemiş, geri dönmeyince umudunu kesmiş.  Sonra, çocuğu olmayan kadınlara demiş ki, "çocuk bekliyorsanız buraya gelin, kıyıdan dokuz taş alın, her birini okuyup üfleyerek denize atın, otuz gün sonra gelin tekrar dokuz taş toplayıp denize atın, çocuğunuz olur." Çocuk isteyen kadınlar Koyunbaba'nın dediğini yapmış, hepsi de çocuk sahibi olmuş, bunu duyan başkaları da sık sık sahile gelip dilek tutmaya başlamışlar. Ama ne yazık ki, Koyunbaba bir türlü beklediği oğluna kavuşamamış ve oracıkta ölmüş. Bugün Koyunbaba'nın mezarı Gümüşkaya Yönetimi'nin düzenlediği mezarda, koyun hemen girişinde yer alıyor. Çocuk bekeyen kadınlar hala Koyunbaba'nın mezarını ziyaret ederler, mezarın etrafındaki demirlere bez bağlayıp dilek tutarlar.


Gümüşlük'teki Tavşan Adası ve adaya giden Kral Yolu

Gümüşlük antik bir yerleşim yeri. İlk yerleşenlerin Lelegler, Dorlar ve Persler olduğu, İÖ 350’lerde, Karya Kralı Mausolus tarafından Myndos ismiyle kurulduğu, İskender akınları sırasında yakılıp yıkıldığı, arkasından Roma ve Bizans yönetimine girdiği biliniyor. Şehir Türklerin Anadolu’ya gelişiyle birlikte yönetim önce Selçuklulara, sonra da Osmanlılara geçmiş. Ancak kent, 1402’de Osmanlıların Ankara Savaşı yenilgisiyle Rodos Şövalyeleri’nin eline geçmiş, 1523’te yeniden Osmanlı egemenliğine girmiş. Myndos yerleşkesi Cumhuriyet döneminde de bölgedeki gümüş yataklarına atfedilerek Gümüşlük adını almış. 

Myndos sözcüğü "ana tanrıçaya tapınma" anlamına geliyor. Karya döneminde kentin etrafı savunma amacıyla 3 km uzunluğunda, yeşil granitten surlarla çevriliymiş. Ne yazık ki Myndos surları 1900’lerden itibaren büyük ölçüde tahrip olmuş, sur taşları çeşitli yapılarda kullanılmak üzere sökülmüş. Araştırmalara göre surların yapımında Koyunbaba’daki taş ocağından kesilen taşlar kullanılmış. İngiliz arkeolog Bean’in araştırmalarına göre, Karya Satrabı Mausolos için yapılan Maussolleion’un inşası için de Koyunbaba’dan çıkarılan yeşil granit kullanılmış. Bodrum Kalesi’nin yapımında da gerek Mausselleon’un enkazından alınan taşların, gerek Koyunbaba’dan getirilen taşların kullanıldığı belirlenmiş.

Bodrum Kalesi
Ayrıca Kızılburun açıklarında bulunan bir gemi batığının yükü arasında mimari amaçla kesildiği anlaşılan taşlar, sütunlar görülmüş, ki bu da, Koyunbaba’daki taş ocağından deniz yoluyla taş ticareti yapılmış olabileceğine işaret ediyor. Taş ocağının denize 100 metre mesafede olması da bu tezi güçlendiriyor. (www.kulturvarliklari.gov.tr/sempozyum_pdf/arastirmalar/25_arastirma_1.pdf).


İşte benim evim, bu taş ocağının hemen üst tarafında, göz alabildiğine deniz manzaralı bir yerde. Taş ocağı yıllardır sadece, denize inerken arabalarımızı park ettiğimiz bir alan olarak kullanılıyordu, ama 2013 yazında dayımın yıllardır hayalini kurduğu proje gerçekleştirildi taş ocağında. Artık Gümüşlük Klasik Müzik Festivali her yıl bu mistik mekanda yapılacak. İlk konserler Temmuz-Ağustos 2013’teydi.  Bazılarına gittim. Boğaziçi Caz Korosu “çapulcu”yla açtı konseri, coşkulu alkışlarla “çapulcu”yla bitirdi. İlhan Erşahin her yıl Gümüşlük’teki Eklisia’da verirdi konserini, bu kez grubuyla taş ocağına geldi. İlk kez izledim Erşahin’i, harikaydı. Festivalin son konukları ise İtalyan gitarist Carlo Domeniconi ve Güney Afrikalı gitarist Derek Gripper’dı.
Derek Gripper ve Carlo Domeniconi Myndos Taş Ocağı'nda, 16 Ağustos 2013
Carlo Domeniconi 1970’lerde Türkiye’ye gelmiş, konservatuarda okumuş, fırsat buldukça Gümüşlük’e uğramış, Koyunbaba hikayesinden ve coğrafyasından etkilenerek “Koyubaba” isimli bir eser yazmış. Festivalde de bu eserden bölümler çaldı. Derek Gripper ise Afrika kültüründen esinlenerek yaptığı çalışmalardan örnekler verdi. Bodrum’da yaşamanın böyle bir keyfi de var işte. Beş dakikada, evinizin önündeki  antik bir mekanda konsere gidebiliyorsunuz.