Sunday, August 16, 2015

AyşeDeniz Gökçin'den Pink Floyd





Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’nin 8 Ağustos 2015’teki kapanış konserinde AyşeDeniz Gökçin’in Pink Floyd konserini izledim. Biletimi haftalar öncesinden ayırtmıştım. Aslında sadece piyanoyla yorumlanacak bir Pink Floyd konserinin zayıf kalacağını düşünmüştüm ama AyşeDeniz, bir piyanodan çıkarılabileceğini hayal dahi edemediğim ses ve efektlerle harika bir performans sundu. Konser iki bölümdü. Pink Floyd yorumlarıyla başladı. İkinci bölümde ise Nirvana vardı.

Gümüşlük Antik Taş Ocağı gündüzleri bakımsız ve kirli görünse de, gece o çirkinlikleri örtüyor. Üstelik güzel de bir ışıklandırmayla etkileyici bir yere dönüşüyor. Piyanist konsere, bence piyanoyla çalınması en zor müziklerden biriyle, “Welcome to the Machine”le başladı. Piyanonun tuşlarına sakin sakin dokundukça, bana şarkının bestecisi Roger Waters’dan çok Richard Wright’ı hatırlattı. Bilmiyorum neden. Ama galiba, Waters’ın bence polemikçi kişiliğinin yarattığı antipatiye karşılık, Wright’ın Pink Floyd çalışmalarında çok fazla gözardı edilen katkıları nedeniyle. Ki grubun rock müzikte devrim yaratan “Dark Side of the Moon” albümü, Rick Wright olmasa sönük kalabilirdi. Aynı şekilde, “Welcome to the Machine” albümü ve özellikle albümü açan ve kapatan “Shine on You Crazy Diamond”da da Wright’ın piyano dokunuşları ve klavye kullanımı çok önemli katkılardı.

İkinci şarkı “Set the Controls for the Heart of the Sun”da Nick Mason’ın davulu AyşeDeniz’de aynı yumuşaklıkta piyano seslerine dönüştü. AyşeDeniz bir taraftan tuşlara dokunurken, bir taraftan da ayağa kalkarak piyanonun açık kapağından içeri vuruyor, arada yer yer vokal de yapıyordu. Çok güzel bir yorumdu. Zaten dinlediğim kadarıyla, sanatçının yorum anlayışı da farklı. Bizde özellikle pop müzikte yorumun ne anlama geldiği pek bilinmez. Şarkıcı, bir Fransızca, İtalyanca, İngilizce, İbranice, herhangi bir dilde popüler olan bir şarkıyı alır, fotokopi gibi, sadece Türkçe sözlerle söyler, buna da “aranjman” ya da “yorum” der. Oysa yorum deyince hep Beatles’ın “With A Little Help From My Friends”ini Joe Cocker’ın nasıl seslendirdiğini örnek gösteririm. Joe Cocker o pop şarkısını bir “beyaz ritm & blues”a çevirmiştir. Yorum öyle olur. Bir kere, AyşeDeniz’in yorumları, orijinalinde bir sürü ses efekti, elektrik gitar, akustik gitar, klavye, vurmalılar, bas ve başka rock müzik enstrümanları kullanılırken, sadece piyanoya dayanıyor. Ayrıca şarkı aralarında kendi bestelerini de ekleyerek köprü kuruyor. Zaten kendisi de konser sırasında, Pink Floyd projesinin klasik yorum anlayışından farklı olduğunu, şarkıları adeta kendi yaklaşımıyla yeniden bestelediğini söyledi, ki bu zaten hissediliyor. Gerçi “yeniden besteleme” sözü abartılı bulunabilir ama gerek konser broşüründe, gerek CD’de her şarkı zaten orijinal yaratıcılarına “credit” edilmiş. Buna karşılık, AyşeDeniz gerçekten, eline aldığı her Pink Floyd şarkısına kendi yorumlarını katmış.

İşte “Set the Controls for the Heart of the Sun”ın hemen ardından kendi bestesi “Listsified-Fantasia Quasi Sonata”yı seslendiriyor ve gene bir Roger Waters bestesi “Hey You”ya geçiyor. Arkasından Pink Floyd’un en sakin, en güzel şarkılarından, David Gilmour ve Roger Waters bestesi “Wish You Were Here” geliyor. Gilmour’un akustik gitar girişi, burada yerini yumuşak piyano tuşlarına bırakıyor ve konserin birinci bölümü gene “The Wall”dan “Another Brick in the Wall”la kapanıyor.

Bu aslında sadece bir Pink Floyd konseri değil, ikinci bölümde de Nirvana var. Çok ilgilendiğim bir grup olmasa da, severim ama müzikal olarak da Pink Floyd’la fazla bağlantı kuramadığım bir grup.

Bu bölümde sanatçı önce Kurt Cobain’in doğumunu, yükselişini ve çöküşünü anlattığı “Hymn” ve “Chorale” isimli kendi bestelerini, hemen ardından Cobain’in ünlü “Smells Like a Teen Spirit”ini çaldı ve sonra da gene birer Cobain bestesi olan “Rape Me”, “In Blossom” ve Heart Shaped Box”la konseri bitirdi.

Konserde beşyüz kadar dinleyici vardı, bol bol alkışlayarak sanatçıyı bis’e çağırdık, ama kapanış konseri olduğu için sahneye hemen kapanış konuşması yapmak üzere Gülsin Onay, ki yıllardır festivalin öncülüğünü yapıyor, ve başka konuşmacılar davet edildi. Bis olmaması tam bir hayal kırıklığı yaratıyordu ki, konuşmalardan sonra AyşeDeniz Gökçin tekrar sahneye geldi ve “bugün David Gilmour’dan hiç şarkı çalmadım, şimdi “High Hopes”u seslendireyim” dedi. Pink Floyd’un Roger Waters ayrıldıktan sonra yaptığı albümlerden olan “Division Bell”den bir çalışmaydı ve harika bir yorumdu. Konser alkışlarla bitti.   

Gümüşlük Klasik Müzik Festivali çok güzel bir organizasyon. Önceleri Gümüşlük Yalı’daki Eklisia’da yapılırken artık Gümüşkaya Sitesi alanında yer alan Gümüşlük Antik Taş Ocağı’na geçildi. Çok da iyi oldu. Evimin de burada olması benim için avantaj, ama daha önemlisi, bence Taş Ocağı Bodrum’un en önemli tarihi mekanlarından biri. Çünkü, Bodrum’un simgesi Bodrum Kalesi, bir zamanlar dünyanın yedi harikasından biri olarak sayılan Mauselion’dan arta kalan taşlarla inşa edilmiş. Mauselion ise bu ocaktan çıkarılan taşlarla! Bugün Mauselion’dan geriye kalan hemen hiçbirşey olmadığı dikkate alınınca, Taş Ocağı’nın önemi de ortaya çıkıyor. Keşke festival organizasyonu Taş Ocağı'nın girişine, buranın tarihi önemine ilişkin bir pano yazıp ziyaretçilerin bilgilenmesini sağlasa, alanın hukuki sahipleri ve festival organizasyonu da alanın sit alanı olduğunu dikkate alarak, temizliğine önem verse.

AyşeDeniz Gökçin, "Pink Floyd Classical Concept"
Yeniden konsere dönersem, çok başarılı bir konserdi. AyşeDeniz Gökçin 1988 doğumlu bir sanatçı. Festival kitabından aldığım bilgiye göre, ilk konçerto icrasını daha 9 yaşındayken Gordion Oda Orkestrası eşliğinde Bach’ın 5. Klavye Konçertosu ile yapmış. Eastman School of Music’de lisansını, Royal Academy of Music’de yüksek lisansını tamamlamış. Birçok ülkede birçok orkestrada çalmış, solo konserler yapmış, festivallere katılmış, Pink Floyd yorumlarının yer aldığı bir albümü yayınlanmış, Nirvana albümünün de bu yıl (2015’te) çıkması bekleniyor.

Sanatçı Pink Floyd eserlerini çalarken tuşlara her dokunuşunda bana Emerson, Lake & Palmer’ın klavyecisi Keith Emerson’ı hatırlattı. ELP’nin her çalışması solo piyanoya uymayabilir, ama Pink Floyd konserinden edindiğim izlenim,  AyşeDeniz’in tarzına çok uygun birçok ELP şarkısı var. Sanatçı keşke bir de Emerson Lake & Palmer albümü çıkarsa ve Gümüşlük’te seslendirse...