Friday, January 20, 2017

Milas

Gümüşkesen Anıtı








Milas, Bodrum’a yaklaşık 40 km mesafede, antik kalıntılarla dolu bir yer. Tarihi İÖ 7. Yüzyıla kadar uzanan Milas, ya da o zamanki ismiyle Mylasa, Karia’nın ilk başkentiydi. Bölgede Helen dili ve kültürü egemendi. Yönetimde Hekatomnit sülalesinden gelen kadın ve erkek bireyler söz sahibiydi. Pers işgaliyle birlikte Hekatomnidler de kenti birer Pers satrabı olarak yönetiyorlardı. İÖ 377-353 döneminde satraplık yapan Mausolus stratejik gerekçelerle başkenti Milas’tan Bodrum’a (Halikarnassus) taşımıştı.

Kent İÖ 40’larda Roma, 1300’lerde de Menteşe Beyliği yönetimine geçmiş. Milas sokaklarında bugün her üç dönemin uygarlıklarından kalan eserler var.

Bodrum’dan Milas’a gelirken ilk hedefimiz Milas Müzesi’ydi. Müzeye girdik, ama boştu. İçerideki görevli müzenin yeni bir binaya taşınacağını, o yüzden ziyarete kapatıldığını söyledi. Gerçi yıllar once gezmiştim ama olsun, tekrar görmek istiyordum. Yeni binaya ne zaman taşınacağı da meçhul! Biz de zaman kaybetmeden Gümüşkesen'e gitmek için eski Milas evlerinin ve çarşının içinden hafif yokuş bir yoldan Gümüşlük Mahallesi’ne doğru yürüdük.  Zaten Bodrum’dan yola çıkarken ilk görmek istediğim yer Gümüşkesen anıtıydı. Anıt Roma’nın Antoninler tarafından yönetildiği 2. yüzyılda, muhtemelen dönemin ünlü bir devlet adamı için mezar olarak yapılmış. Mimarisinde Bodrum’daki Mozolyum örnek alınmış. Anıtın alt tarafında mezar odası, ortada  dört tarafı sütunlarla çevrelenmiş ve tavanı oymalı bölüm, üstte de üçgen formda bir çatı var. Anıt, çatı kısmı biraz tahrip olsa da, bugüne kadar çok iyi korunmuş.  


Gümüşkesen'in tavan işlemeleri

Gümüşkesen'in yandan görünüşü

Gümüşkesen Anıtı'nın mezar odası






Gümüşkesen’den sonra tekrar müze tarafına geldik, müzenin yanındaki kahvede dinlenirken, yabancı olduğumuzu fark eden yaşlı bir Milaslı, bize Baltalı Kapı’yla Uzunyuva’yı da görmemiz gerektiğini söyledi, hatta kalktı yerinden, bize yolu tarif etti. Üstelik ikisi de müzenin çok yakınında, Hisarbaşı Mahallesi’nde. Teşekkür ettik, yürümeye başladık. Biz de bu iki kalıntıyı aramış ama bulamamıştık. Oysa çok yakınımızdaymış, ama Milas’ın her tarafından eski eser fışkırıyor ve kentte büyük bir restorasyon var. O yüzden restorasyon alanlarının etrafına yüksek yüksek paravanlar çekilmiş.

Baltalı Kapı
























Baltalı Kapı

















Baltalı Kapı kent duvarlarının parçası olarak inşa edilmiş bir sur kapısı. Kapı 1. yüzyıla tarihlenmiş. Kapı, dış tarafındaki kilit taşının üzerinde çift başlı balta (labrys) figürü taşıdığı için Baltalı Kapı olarak adlandırılıyor. Kentin doğusundaki dağlardan su getiren kemerlerin bu kapıya bağlandığı tahmin ediliyor. Bununla birlikte, kapının esas fonksiyonunun su kemeri amaçlı mı, sur kapısı mı, bir onur kapısı mı olduğu konusunda belirsizlikler varmış.

Baltalı Kapı

Baltalı Kapı'nın üzerindeki çift başlı balta  figürü






Son durağım Hisarbaşı Mahallesi’nde Uzunyuva. Uzunyuva Roma döneminde 1. yüzyılda Milas’ın halk önderi Menandros için yaptırılmış bir onur sütunu. Korint nizamında tek bir sütundan oluşuyor. Bugün üzerinde leylek yuvası olduğu için Uzunyuva olarak anılıyor. Birkaç yıl once sütun çevresinde defineciler tarafından kaçak kazılar yapılmış ve mezar odası bulunmuş, içindeki materyal çalınmış. Şimdi ise bölge koruma  altında ve kazı çalışmaları devam ediyor.

Uzunyuva ve leylekleri

Baca formlarıyla ünlü bir eski Milas evi

Milas’ta görülecek çok yer var ama zamanımız kısıtlıydı, hepsini göremedik. Turhan Selçuk Karikatür Müzesi hemen müzenin yakınında, biz gittiğimizde herhalde yemek molası için kapalıydı. Eski Milas evlerinin özel bir mimarisi var, özellikle baca yapıları değişik, görmeye değer. Menteşe Beyliği döneminde yapılan Beçin Kalesi Bodrum’dan gelirken Milas kavşağını dönmeden hemen sağda. Eski camiler, antik kalıntılar, Milas çıkışına doğru Labranda antik kenti… Daha görülecek çok şey var.