Thursday, June 5, 2014

Bodrum Pazarları ve "Naylon Kızlar"


Ege Üzümleri


Bodrum’un pazarları Istanbul’dakilere hiç benzemiyor. Herşeyin çok daha lezzetlisi ve tazesi satılıyor. Köylüler kendi bağlarından bahçelerinden bir önceki gün topladıkları sebze, meyve, otları, kümeslerinden topladıkları doğal yumurtaları satıyorlar, hem de genellikle Istanbul pazarlarına göre daha ucuza. Ege otlarına meraklıysanız, bunları tabii ki büyük kent pazarlarında bulmanız zordur. Kuşkonmaz, ki burada "tilkişen" derler, deniz börülcesi, pazı otu, adını bilmediğim bir sürü ot boldur.


Kuşkonmaz, ya da yerel ismiyle tilkişen. Zeytinyağında hafif kavurup, üzerine yumurta kırınca çok güzel bir kahvaltı yaparsınız.
Istanbul'da ancak demlik poşetlerde bulabildiğimiz adaçayı, kekik, papatya, nane, kantoron gibi dem'lik otlar Bodrum'da sebil gibi. Hem de çeşit çeşit, katkı maddesiz ve çok daha ucuza..


Ege "herb"leri. "Herb"e Türkçe karşılık bilmiyorum, çay demek bana yanlış geliyor, o yüzden İngilizce sözcük kullandım. Yoksa, ukalalıktan değil.


Votka için lime. Istanbul'da altın fiyatına giden lime'lar, Bodrum'da istemediğiniz kadar ve ucuza.


Yalıkavak pazarından bu resim de. Ürünlerin çoğu Milas ve yakın köylerden geliyor.
Bodrum pazarlarına aç karnına çıkmak iyi fikirdir, çünkü hangi tezgahın önünde durup baksanız, pazarcılar mutlaka tatmanızı isterler, almayacağınızı söyleseniz de, "tadın, almanız gerekmez" derler. Ceviz, badem, lokum, kayısı, erik, mümkün olan herşeyi tadabilirsiniz pazarlarda. Almaya kalksanız, öyle gram hesabı yapmaz pazarcılar, üç kilo domates seçtiniz, ama terazide biraz fazla mı geldi, üzerinden almazlar, "al abi tamam bu" derler. Aldıklarınız için para verdiniz, ama pazarcı para üstünü tam çıkıştıramadı mı, eksik alır, "bu kadar yeter abi" der. İnsancıldır Bodrum pazarcıları, dürüsttür, efendidir, merttir.

Yalıkavak pazarında can erikleri
Ama Bodrum pazarlarının bana çekici gelen başka tarafları da var. Alışveriş yaparken bir tezgahın önünde elinizdeki torbalardan birini mi unuttunuz, o arada evinize geldiniz, aradan saatler geçti, bir şey unuttuğunuzu farkettiniz, gidin tekrar pazara, pazarcı sizi görünce, “gel abi, torbanı bende unutmuşsun, gel al” diyecektir.

Yumuşak, sulu, lezzetli domatesleri Istanbul'da bulmam mümkün değil.
Bodrum’da pazara gitmek sadece alışveriş yapmak da değildir. Burada pazarcılarla ahbap olur sohbet de edersiniz. Birinin önünden geçerken, “abi geçen hafta görmedim seni, iyi misin” diye seslenir. Ya da siz bir pazarcıya, “abla n’oldu senin oğlanın askerliği” dersiniz, çünkü daha önce askerlik hazırlıklarını size anlatmıştır, nişanlandığını, dönünce düğün yapacakların... Sizle uzun uzun konuşur dertleşir, sonra alacağınızı alır, paranızı ödersiniz ve tam ayrılırken torbanıza bir demet roka, veya maydanoz, veya, bir avuç biber, salatalık, ne varsa atar, parasını vermeye kalkarsınız, “olur mu ya, bu da benden, annene selam söyle, ellerinden öperim" der. Böyledir buraların halkı. Gözünü para hırsı bürümemiş, güzel insanlardır.

Bugün Yalıkavak pazarında bir tezgahın önünden geçerken, 70 yaşlarındaki teyze, “evladım, geçen hafta aldığın domatesleri beğendin mi”, dedi.

- Güzeldi teyzem, ama o eskiden yediğimiz bol sulu, yumuşak domateslerden arıyorum ben,

- Bak ama, benimkiler de ince kabuklu, çok güzel, ye de bak.

- Ama teyzem, o eskiler başkaydı, sıkar suyunu içerdik yaa.

- A evladım, o eski kızlar kaldı mı ki, eski sebzeler de kalsın, sen bilin mi, şimdiki kızların hepsi naylon, hepsi naylon

Dedim, “ah teyzem, bilmez miyim. Biliim, biliiim..."

Yahut, mısır alacağım, soruyorum:

- Kaça tanesi?

- 1 lira, 1

- Üç tane verir misin.

- Üç tane yeter mi ama. Mısırlar çok güzel bak, haftaya belki bulamazsın, beş tane vereyim.

- Niye bulamayayım?

- Geçen hafta yoktum mesela, mısırların hepsi böceklenmişti, getiremedim, attım.

- Niye, ilaçlamadın mı?

- Peder zamparalığa gitmiş, unutmuş abi.

- E üzülme yahu, daha iyi olmuş. Peki ver beş tane!