Wednesday, February 17, 2016

Sadun Boro ve Kısmet


Kısmet
Denizcilikle, teknecilikle doğrudan ilgim olmadı (keşke olabilseydi), ama denizi sevmemde en büyük etkenlerden biri Sadun ve Oda Boro’nun Kısmet isimli yelkenlileriyle 22 Ağustos 1965’de başlayıp, 15 Haziran 1968’de bitirdikleri dünya turuydu. Geinin rotası İstanbul,  Cebelitarık, Kanarya Adaları, Barbados, Karayip Adaları, Panama Kanalı, Galapagos Adaları, Markiz Adaları, Tuamotu Adaları, Tahiti ve Rüzgâraltı Adaları, Tonga Adaları, Fiji Adaları, Yeni Hebrid Adaları, Yeni Gine, Torres Boğazı, Timor Adası, Endonezya, Singapur, Bengal Koyu, Seylan, Arap Denizi, Kızıldeniz, İsrail ve İstanbul idi. Sadun Boro’nun gezi yazıları Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanırdı. Yazılar düzenlilik göstermiyordu. Çünkü o zamanlar internet yok, hızlı haberleşme olanakları yok. Borolar, bir kara parçasına ayak bastıkları zaman, teknedeyken ya da bulundukları yerde yazdıkları yazıları ve fotografları topluca bir postaneye ya da posta kutusuna  bırakıyor, Hürriyet de bu yazıları ancak eline ulaştığı zaman parça parça yayınlıyordu. Ben de hergün gazeteyi elime alır almaz, acaba Sadun Boro’dan yeni bir yazı var mı diye heyecanla sayfaları karıştırıyordum. Boro’nun yazılarında beni çeken şeyler, hem denizde fırtınalar, karaya oturma tehlikeleri, dev dalgalar, korsanlarla mücadele gibi konularla macera niteliği taşıması, hem de hiç tanımadığım topraklarda insanların nasıl yaşadıklarını, oraların doğal güzelliklerini anlatmasıydı.

Kısmet'in dümeni

Sadun ve Oda Boro 1977-79 yıllarında, bu kez kızları Deniz’i de yanlarına alarak, bir Atlantik turuna çıkmışlardı. Daha sonra her iki geziye ilişkin yazılar “Pupa Yelken” ve “Yeni Dünya’ya Fora Yelken” isimli iki kitapta yayınlandı.

Kısmet ahşap payandalar üzerinde gene dik duruyor.
Boro’lar son yıllarında Bodrum’a yerleşmiş, yeni bir tekne almış ve Kısmet’i de “emekli” ederek, sergilenmek üzere Rahmi Koç Müzesi’ne bağışlamışlardı.

Kısmet’in maceralarını Hürriyet’ten okumaya başladığımda henüz dokuz-on yaşlarındaydım ve her yazıyı heyecanla, hayretle karşılardım. Seneler sonra Kısmet’i Koç Müzesi’nde ziyaret ettiğim zaman ise şaşkınlığım daha da arttı! Demek ikibuçuk yıl boyunca atlatılan fırtınalar, dalgalarla boğuşmalar, okyanusun ortasında karşılaşılan arızalar, kocaman yük gemileriyle atlatılan çarpışma tehlikeleri, hepsi topu topu bu küçücük, 10,5 metrelik tekne ileymiş! Demek bu küçücük teknede, hem de denizin ortasında, koskoca bir ikibuçuk yıl yaşanabilmiş! Kısmet’i müzede görünce gerçekten hayret ettim. Boyunun sadece 10,5 metre olması yetmiyormuş gibi, kamara alanını da dikkate alınca, tekne üzerinde hareket alanı gerçekten çok az ve böyle bir teknede iki kişinin bu kadar uzun bir süre, üstelik bir de gezi sırasında edindikleri kedileri Miço’ya göz kulak olarak sıkılmadan yaşayabilmeleri kolay değil.

"Kısmet Mavisi"







Kısmet'in pervanesi








Kısmet'in kıç tarafı

Kısmet'in güvertesi ve kamarası




Kısmet Rahmi Koç Müzesi'nde dinleniyor.
Kısmet Rahmi Koç Müzesi’ne getirilince önce Koç Tersanesi’nde bakıma alınmış, boyaları, cilaları yenilenmiş, pervaneleri pırıl pırıl parlatılmış, neredeyse yepyeni yapılmış. Kısmet’in denizlerdeki serüveninin sadece bir okuyucusu olsam, güvertesine hiç çıkmasam da, onu denizde değil, sergi alanında, taş zemin üzerinde, payandalarla ayakta duran bir şekilde görmek bir bakıma hayal kırıklığı yarattı bende. Ama çaresi yok. Kısmet 1963 yapımı bir yelkenli. Bugün, 2016’da, 53 yaşında ve artık açık denizlere açılamayacak bir durumda. O yüzden de, çürümeye bırakılmaktansa, müzede, üstelik bakımlı şekilde gördüğüme çok sevindim. Ne yazık ki, Sadun Boro'yu geçen yıl kaybettik. Bir tekstil firmasında yüksek gelirli bir mühendisken, deniz aşkı yüzünden işini bırakıp okyanuslara açılmaya, dünyayı, başka coğrafyaları, başka insanları, bitkileri, hayvanları, başka yaşamları tanımaya adamıştı kendine.